Aşkın Psikolojik araştırması mı olurmuş hiç? demeyin ,oluyormuş…

Ve bu araştırmalar diyor ki;

Birbirini seven iki kişi, birbirilerinin gözlerinin içine en az 3 dakika baktığında, kalp atışları senkronize oluyormuş. 

Aynı araştırmalar gösteriyor ki; birisi aşık olunca beyinde 12 bölgede aşırı mutluluk salgılayan kimyasallar harekete geçiyor. Bu da bir doz kokain almaya benziyor.

Sevdiğimiz biriyle kucaklaşmak ise, vücudumuzda doğal ağrı kesiciler salgılamamıza neden oluyor. Oksitosin, yani ‘aşk hormonu’ bu durumda yoğun bir biçimde beyinde, ve de erkeklerin ve kadınların cinsel organlarında salgılanıyor. Oksitosinin sevdiğimiz kişiye bağlanma sürecini pekiştirdiğini öne sürerken ağrılarımız için ilaçlara ve haplara koşmadan önce, sevdiğimiz birine sarılmamızı öneriyorlar.

Araştırmalar, sevdiği kişilerle birlikte yaşayan insanların hastalıklardan daha hızlı biçimde kurtulduğunu zaten gösteriyordu. Hastanelerde yapılan en son araştırmalar, sevdiği insanlar yanında olmasa bile onların fotoğraflarına bakan hastaların, ağrılı süreçler sırasında daha çabuk yatışabildiklerini gösteriyor.

Çekicilikte birbirine yakın çiftler, birlikte olmaya daha yatkın. Psikoloji ve sosyal alanlardaki araştırmalar gösteriyor ki, insanların romantik ilişkilerinde seçtiği kişilerde genelde belli bir patern var. Araştırmacılar, bu paternin sadece görsel değil, aynı zamanda sosyal bir çekiciliğe bağlı olduğunu söylüyorlar. Yani kişiler genelde, sadece kendi tipleriyle değil, kendi sosyal becerileriyle uyumlu eşleri tercih ediyorlar.

Kişilikleri birbirine çok benzeyen çiftler çok uzun süre birlikte olamıyorlar. Zıtlar birbirini çeker. Aşk üzerine yapılan psikolojik araştırmalar da gösteriyor ki, birbirine çok benzer karaktere sahip kişiler, çok uzun süre birlikte olamıyorlar. Kişiler arasında benzerlikler olmalı, ancak ilişkileri süresince yapıcı bir şekilde birbirlerinden bir şeyler öğrenecek kadar farklı da olmalılar.

Romantik aşk sonunda bitiyor… Ama kendini adamış aşk ile devam ediyor. İlişkilerinin başında olan çiftleri bir sene sonra gördüğünüzde oldukça şaşırabilirsiniz. Başta birbiriyle kuğu gibi olan çiftleri yanınızda tartışırken, birbirine alttan alttan laf geçirirken görmek “Ne oldu bunların harika aşkına?” diye isyan ettirebilir. Araştırmalar gösteriyor ki, romantik aşkın belirtileri olan, terli el, kalp çarpıntısı, aşırı mutluluk hali, karnınızda uçuşan kelebekler ve diğer kişiye aşırı ihtiyaç duyma gibi belirtiler 1 sene sonra bitiyor. Geriye ne kalıyor peki? Eğer çiftler romantik aşkın geçişini yumuşak bir biçimde yapabilirlerse, ‘kendilerini adamış aşk’a geçiyorlar. Bu aşkı yaşayan çiftlerin vücutlarında nörotrofin adlı bir protein artıyor.
 
Aşk hakkında düşünmek, soyutluğa dayalı olduğu için (uzun dönemli birliktelik, adanmışlık, yakınlık, bağlılık gibi değerler) yaratıcılığı etkilerken, cinsellik somut detaylara dayandığı için somut düşünme kabiliyetini, detaylara dikkati pozitif etkiliyor.

Sevdiğiniz insanlara karşı duyduğunuz minnettarlık, hemen mutluluğunuzu artırıyor.

‘Karındaki kelebekler’ deyimindeki hisler gerçek, ve adrenalinden kaynaklanıyor. Birisine aşık olduğunuzda karnınızı ağrıtan ve içini karıştıran o kelebekleri bilirsiniz… Savaş ya da kaç tepkisini vermemize sebep olan adrenalin fazla salgılandığında, kalbimizde kelebekleri hissederiz. Çünkü birine aşık olduğumuzda ona yakın mı dursak, yoksa ondan kaçsak mı bilemeyiz…

İrileşmiş göz bebekleri birinden hoşlandığınızın belirtisidir ve sizi de daha çekici gösterir.
 
Aşk gerçekten en önemli şey. Harvard’ da gerçekleştirilen 75 senelik bir araştırmanın bulguları şunu gösteriyor: Katılanların hayattan tatmini ve mutluluğu aşk veya aşkı arama ile ilgili hikayeler üzerinden anlatılıyor.
 
 
Öyleyse, aradığınız aşkı bulmanız ve sahip olduğunuz aşkı bırakmamanız dileğiyle…

Yorumlar

Popüler Yayınlar